Gecenin kokusu özlemlerimi andırır. Bu benim yaralı
bir kuşu sevişimi anlatır gibi gelir bana. Ben aklımı hiç susturamam. Uykularım
yeni bir uykusuzluğa uyandırır beni. Yaşantım bir ölünün bile gıpta etmeyeceği
sıkıcı bir zaman diliminden başka ne olabilir? Ölümler diğer ölümleri
diriltebilir. Her ölümde başka birinin
ölümüne hüzünlenirim. Bu yüzden kedilerden tiksinirim. Düşüncem böyle gecelerde
susmaz hiç. Bir bardak su içsem ne değişebilir? Sigaramı henüz yeni söndürdüm. Bir
sigara daha içmem beni uyutabilir mi?
Uyumak güzeldir, bunu çok özledim. Özlemek nasıldır?
Özlemek bir kalbin çizilmesinden başka bir şey değil. Tüm yaralar sahibinden
bağımsız iyileşebilir. Neden kendimi bırakamıyorum öyleyse. Kendimi bırakmak
istediğim uçurumlar diğer insanları öldürebilir. Diğer insanları öldüren
şeyler, beni güldürebilir. Düşmek benim anlamım olmuş. Çakılacağım zeminler
bana hasret kalabilir.
Bir akşam mıydı neydi? Bir derenin kulaklarımdan
akıp geçtiği bir yolda, bir kedinin üzerinden geçmişti araba. Kedi kıvrandı. Günahı
yoktu. Ama acı çekti. Ayaklanmak istedi, ön ayakları gövdesini çekemedi. Üzerinde
bir tekerin izi. Bir sağ tarafa, bir sol tarafa yalpaladı. Yere düştü. Yer yüzü
ilk kez bana sert geldi. Ağzından kan çıktı. Ölümü bekledi ama ölüm gelmedi. Bir
kadın onu bir poşete koydu. Ölmesini bile beklemedi. Onu çöp kovasına attılar. Ben
başında bekledim. Kedinin hırıltısı, yaşamın uzağına düştü. Kesildi nefesi, ve
gözleri nedense bir boşluğa doğru kaydı. Şimdi ne olmuştu ve neden olmuştu. Bir yıl kadar bunu düşündüm. Televizyon karşısında
bile bunu düşündüm. Bir alt yazı geçti, Sudan’da bir patlama olmuş, 100’den
fazla insan ölmüştü. Bu kedi kadar önemli gelmedi bana. Belki Fransa’da,
Belçika’da olsaydı bu patlama üzülürdüm. Çünkü Afrika’da ölümü, yaşamdan daha
çok anarlar.
Çünkü Avrupa böyle güzel bir hayatı yaşamak için,
milyonlarca hayatı karartmış caniler tarafından kurulmuş, eski bir çan hurdasından
yapılma, meyhane pisuvarı kokan bir
birlikten başka bir şey değildir benim için. Ben onu aslında arkadaşım olarak
ölüyorum. Aklıma gelmesin istiyorum. Onu ağzından öpmek istiyorum. Ondan nefret
ediyorum. Onun her şeyi benim olsun istiyorum. Hayatının ortasında yer almak
istiyorum. Kalbimdeki karanlığı ölü kedilerle koyulaştırırken, hiç ummadığım
bir anda dilini ağzımda bulmak istiyorum. Onu bir Afrika ülkesiymiş gibi
sömürmek istiyorum. Doğal kaynaklarına sahip olmak istiyorum. Aşık erkekler
Churcill kadar canileşebilir demek istiyorum. Bunu yaşamak istiyorum.
Uyumak güzeldir. Üç gündür uyumuyorum. Bu yüzden
Yahudilerden nefret ederim hep. İdollerim vardır. Necmettin Erbakan, Seyyid
Kutup, Şamil Basayev ve Gazi Osman Paşa. Bu adamları neden sevdiğimi
bilmiyorum. Kendimden hep şüphe duyuyorum. Uyanık olup olmadığımdan, bir
rüyanın ortasında olup olmadığımdan, hayatımdaki insanların hangisinin gerçek
olup olmadığından bir şüpheye düşüyorum. Sizin gerçeklik anlayışınız, neden
rüyalara endeksli değil hiç bilmiyorum.
Ayna var ya şimdi karşımda. Gözlerinde mor
menekşelerle bir adam, küf kokuyor eski kazakları gibi, neden bilmiyorum. Kızıyorum
kendime. Gözlerimi kapatıyorum. Hz.muhammed başımı okşasa ne düşünürdüm
bilmiyorum. Onu hiç rüyamda görmedim, çok istedim gelmedi. Ben onu çok merak
ediyorum.
Yatağım gibisi yok. Yastığa başımı koyup bekliyorum.
Yine olmayacak hissediyorum. Uyumak, uyumak, uyumak istiyorum. O kedi gerçekten
ezildi mi? Yoksa ben kafamda mı kuruyorum. Yok gerçekten ezildi. Çünkü kan
görünce bayılacak gibi oluyorum. Rüya olsa ayılacak gibi olurdum. İçsesimi
kimsenin duymamasından ötürü, kendimi bir okyanusun en dibinde karanlıklarda buluyorum.
Bağırıyorum sevgilime. O beni sevmiyordur.
Yatağım gibisi yok ama neden salonda çekyatta
yatıyorum. Televizyon beni izliyor. Şimdi onunla empati yapıyorum. Bu avizeye o
kadar para vermeme hiç gerek yoktu. bak işte güneş doğuyor ve gecenin uykusunu
bu seferde tadamıyorum. Gündüzleri uyuyamıyorum. Göz bandı kulaklarımı
kaşındırıyor. Gözlerim kapanınca kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyorum. Biri
boğazımı kesecek sanıp, nefes nefese kalıyorum.
Hadi sus beynim uyumak üzereyim. Sen benim beynim
olabilirsin ancak ben senin beyinim bilmiyorsun. Öf ne iğrenç sesler. O beni
çoktan unutmuştur. O kedi çoktan çürümüştür. Ben uyumaya çalışırken kaç yahudi
ölmüştür. Kaç Rus vodka içip, ayağı taşa takılıp o sarı kafasını patlatmıştır. Her
şey için üzülemezsin kalbim. Her şey için üzülemezsin ki. Her şey için üzülecek
kadar büyük değilsin. Uyursam ne güzel olur. Hadi buna odaklan! Uyumak, uyumak,
uyumak, uyumak, uyumak. Olmuyor! Bir koyun, iki koyun… Üf bu çok sıkıcı. Hiçbir
şey düşünmeden uyuyacağım şimdi… Bu futbolcular ne kadar çok para kazanıyor,
buna çok kuruluyorum. Hatta NASA’nın çalışmalarını gereksiz buluyorum. Marstan gelecek
bir avuç toprak mı değerli yoksa, susuzluktan ölen insanların ciğerlerindeki
kuruluk mu? İnsanlar çok aptal. Bunu hep diyorum. Bedenlerimiz sayesinde insan
olarak tanımlanabiliriz ama ben buna inanmıyorum. Konuşan şeytanlar, konuşan
karabasanlar, konuşan leşler görüyorum.
Uzak bir yere gitme arzum, burada mutsuz olduğumu
gösterir. Ve tüm gösterilenler bir mesaj içermez. Kafanı yormana gerek yok. Kafacığım
kendini yormana gerek yok. Yok yok. Hiç gerek yok.
1 yorum:
Dostum çok güzel ama cümleler acaba biraz daha mı seyrek ve rahat olsa.
Gayet güzel������
Yorum Gönder